Eşi ve küçük kızıyla birlikte İstanbul’da yaşayan Nihat (32), entelektüel bir politik radikaldir. Babası rejim muhalifi olduğu için Bulgaristan’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden Sarı (26) ise, Nihat’ın çevresine sonradan katılmış bir polis ajanıdır.
Güneşli bir kış günü Nihat gizli bir görüşmeye gitmek üzereyken kaçırılarak kayıt dışı bir sorgu merkezine götürülür. Sorgucular, örgütün illegal faaliyetleri hakkında Nihat’ın değerli bilgilere sahip olduğuna inanmaktadır. Nihat, bu iddiaları kabul etmeyince, Sarı’yla yüzleştirilir.
Nihat’la Sarı’nın karşı karşıya gelmesiyle sorgunun yönü değişir. Sorular sorulara, yanıtlar yanıtlara, sırlar sırlara karışır. Birdenbire yabancılaşıp düşmanlaşan bu eski arkadaş arasındaki söz düellosu, önce politik – felsefi bir gerilime, giderek tuhaf bir kişilik savaşına dönüşür. Kimin kimi sorguladığı belirsizleşir. Sarı, sorgunun kritik bir aşamasında, Nihat’tan istenen bilginin aslında babasında olduğu şüphesine kapılarak kontrolünü kaybeder.
Konuşmanın ihtiyaç, susmanın sanat olduğu bu meçhul ve tekinsiz dünyada geçmiş bile değişerek yepyeni bir geçmiş ortaya çıkmıştır. Nihat sessiz ve derinden ölüme doğru giderken, onun ölümünde Sarı da kendi kaderinin izlerine rastlayacaktır.